14 Temmuz 2011 Perşembe

CAN YÜCEL

CAN YÜCEL
OLMUYORSA ZORLAMAYACAKSIN

Olsun istersin,

Hatta olsun diye yapılması gerekenden daha da fazla üstelersin. Aşktır; değer verirsin, ödün verirsin, sevgiden de öte saygı gösterirsin, olmayacak kaç şey varsa bir araya bile getirirsin. Bakarsın, ne anlattığını anlayabilmiş; ne de çözüm için bir şeyler yapma gayretinde. İştir ; sabahlarsın, olsun diye ailenden çaldığın zamanı oraya verirsin.

Dosttur ; hayatta kimseyi dinlemediğin kadar dinler, kendine ayırmadığın onca şeyi O'na ayırmaya çalışırsın. Sonra olayın içinden kendini çıkartır şöyle karşıdan yaptıklarına bir bakarsın. Bakarsın ki her şey başladığın gibi! Olmuyorsa, olmuyordur! Gönlün rahat mı? Vicdanın huzurlumu?Elinden geleni yaptın mı? Cidden olmuyorsa zorlamayacaksın...

JAPON BALIKÇILARI

Japon Balıkçıları Ve Felsefeleri


Japonlar taze balığı hep çok sevmişlerdir.


Fakat Japonya sahillerinde bol balık bulmak mümkün olmamaktadır.

Balıkçılar, Japon nüfusu doyurabilmek
için daha büyük tekneler
yaptırıp daha uzaklara açılabilmişlerdir.

Balık için uzaklara gidildikçe, geri dönmesi de daha çok vakit alır olmuştur.

Dönüş bir-iki günden daha uzarsa, tutulan
balıkların da tazeliği kaybolmaktadır.



Japonlar tazeliği kaybolmuş balığın lezzetini sevmemişlerdir.

Bu problemi çözebilmek için balıkçılar
teknelerine soğuk hava depoları kurdurmuşlardır. Böylece istedikleri kadar uzağa gidip, tuttuklarını da soğuk hava deposunda dondurulmuş olarak saklayabileceklerdi .

Ancak Japon halkı taze ile donmuş balık lezzet farkını hissedebiliyordu.


Ve donmuş olanlara fazla para ödemek
istemiyorlardı.

Balıkçılar bu defa teknelerine balık akvaryumları yaptırdılar.

Balıklar içeride biraz fazla sıkışacaklardı,
hatta birbirlerine çarpa çarpa birazda aptallaşacaklardı, ama yine de canlı kalabileceklerdi.

Japon halkı canlı olmasına rağmen bu balıkların da lezzet farkını anlayabiliyorlardı.


Hareketsiz, uyuşmuş vaziyette günlerce yol gelen balığın, canlı, diri hareketli taze balığa göre
lezzeti yine de etkilenmişti.

Balıkçılar nasıl olacakta
Japonya'ya taze lezzetli balığı getirebileceklerdi?


Siz olsaydınız ne yapardınız?


Hedeflerinize ulaşır ulaşmaz, mesela mükemmel bir eş buldunuz veya çok başarılı bir firmaya girdiniz, borçları ödediniz v.s.

Heyecanınız kaybolmaya başlamaz mı? Aşırı çalışmanız
gerekmiyorsa rahatlamaz mısınız?

Lotoda büyük ikramiyeyi kaza nanlar parayı
savurmaya başlamaz mı?

Japonların taze balık probleminde olduğu gibi çözüm aslında basittir.

1950'lerde L.Ron Hubbart! 'ın gözlemlediği üzere:


İnsanoğlu ancak hırs iddiası içinde bulunursa anormal çabalar sarf eder.

Ne kadar akıllı, uzman, inatçı iseniz iyi bir problemle
uğraşmaktan o kadar zevk alırsınız.

Problem sizi ne kadar zorluyorsa ve siz onu adım adım
çözebiliyorsanız bundan da o derece mutluluk duyarsınız,

heyecan duyarsınız ve enerji dolu, canlı, ayakta kalırsınız.



Japonlarda balıkları yine teknelerindeki akvaryumlarda tuttular,
ancak içine küçük bir de
köpekbalığı attılar.

Bir miktar balık köpekbalığı tarafından yutulmuştu,

ama geride kalanlar son derece hareketli ve taze kalabilmişlerdi.


Buradan da görüleceği üzere sorunlardan kaçmaktansa, onların içine dalıp, boğuşmak ve çözümler üretmek gerekir


Sorunlar çok ve çeşitli olabilir.

Ümitsiz olmayın.

Onları tanıyın, organize edin, kararlı olun, daha
çok bilgi ve yardım desteği ile onları amacınız doğrultusunda çözülmeye zorlayın.

Kafanızın içine bir köpekbalığı atın ki, sorunlarınız ve çözümleriniz yenilenip diri kalsınlar; bu da hayatın kendisi oluyor ! zaten...

A.EINSTEİN HIRS VE BAŞARI

"Çok hırslı insanlar toplumda övülür ve hep başarıya ulaştıkları düşünülür. Ama hırslı insanlar bana; kendilerini durmadan yıpratan, hiçbir zaman doymayan, başarı için her yol mübah diyecek kadar ilkelerinden uzaklaşabilen insanlar gibi gelirler."

ÖMER HAYYAM

İçin temiz olmadıktan sonra
Hacı hoca olmuşsun kaç para
Hırka tespih post seccade güzel
Ama TANRI KANAR MI BUNLARA

Sen sofusun hep dinden dem vurursun
Bana da sapık dinsiz der durursun
Peki, ben ne görünüyorsam o'yum
YA SEN NE GÖRÜNÜYORSAN O'MUSUN

Sen içmiyorsan içenleri kınama bari
Bırak aldatmacayı iki yüzlülükleri
ŞARAP İÇMEM DİYE ÖVÜNÜYORSUN AMA
YEDİĞİN HALTLAR YANINDA ŞARAP NEDİR Kİ..

Ey kara cübbeli senin gündüzün gece
Taş atma dünyayı bilmek isteyenlere
ONLAR YARATANIN SANATI PEŞİNDELER
SENİNSE AKLIN ABDEST BOZAN ŞEYLERDE...

Ben kadehten çekmem artık elimi;
Tutmam senin kitabını minberini.
Sen kuru bir softasın, ben yaş bir sapık
CEHENNEMDE SEN Mİ DAHA İYİ YANARSIN, BEN Mİ?..

Seni kuru softaların softası seni
Seni cehenneme kömür olası seni
Sen mi haktan rahmet dileyeceksin bana ?
HAKKA AKIL ÖĞRETMEK SENİN HADDİNE Mİ ?

Yaşamın sırlarını bileydin
Ölümün de sırlarını çözerdin
Bugün aklın var bir şey bildiğin yok
YARIN AKILSIZ NEYİ BİLECEKSİN

Ey kör! bu yer, bu gök, bu yıldızlar, boştur boş!
Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş!
Şu durmadan kurulup dağılan evrende
BİR NEFESTİR ALACAĞIN, O DA BOŞTUR BOŞ!

Nazım Hikmet Bugün Pazar

Bugün pazar.
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldamadan durdum.
Sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben...
Bahtiyarım...

CHE GUEVARA

CHE GUEVARA
Savcı: El Salvador'da ne yapıyordun ?
Che: Tenimi bronzlaştırıyordum.
Savcı: Binayı neden havaya uçurdun?
Che: Güneşimi Kapatıyordu.